Bugün için hem kendi ülkemizde, hem de dünya ülkelerinin pek çoğunda kitap okuma alışkanlığını büyük ölçüde kısıtlayan iki önemli düşman vardır: Bunlardan biri internet, öbürü de televizyon tutkusudur. İnsanlarımızın büyük bir kısmı, özellikle de gençler boş zamanlarını ve tatil günlerini internet salonlarında, kahve köşelerinde, yahut da evlerinde TV kanalları arasında gezinti yaparak geçirmekte, daha doğrusu heder edip gitmektedirler.
Resmî kayıtlara göre Türkiye’de 394 bin kütüphaneye karşılık 400 binden fazla kahvehane mevcuttur. Hepimiz biliyor ve kabul ediyoruz ki; kahvehaneler boş zamanları heder etmenin ve dedikoduları yaymanın en belirgin mekânlarıdır. Eli boşların, emeklilerin ve oyun düşkünlerinin toplantı yeri olan kahvehanelere bir işlerlik kazandırmak lâzımdır. Her kahvehanenin, her internet salonunun münasip bir köşesine küçük çaplı da olsa bir kitaplık mecburiyet haline getirilebilir. Buralarda kitap okuma alışkanlığı bu sayede kazandırılabilir.
Türkiye; okuma alışkanlığında Libya, Malezya ve Ermenistan gibi geri kalmış ülkelerin de içinde yer almış olduğu 173 ülke arasında 86. sırada yer almaktadır. Bu durum ülkemiz açısından çok üzücü bir görüntü sergilemektedir. Her yıl kitap alanların ve kitap okuyanların sayısında ciddi bir düşüş yaşandığı, inkârı mümkün olmayan bir hakikattir. 1965 yılında milletimizde kitap okuyanların sayısı, son senelerde yüzde 10 düşüş kaydetmiş bulunuyor. Araştırmalar bunun sebebinin birinci derecede internet ve TV olduğunu ortaya koymuştur. Bir çok insanımızda bir etken ve bir tutku şeklinde kendini gösteren televizyon ve internet merakı, kitap okuma aşk ve şevkini büyük ölçüde baltalamıştır.
Üniversite ve yüksek okul mezunlarına yönelik yapılan başka bir araştırmada, “Niçin okumuyorsunuz?” şeklindeki soruya verilen cevaplardan % 30,3’ü “TV ve internet insanları kitap okumaktan uzaklaştırıyor.” şeklinde olmuştur. % 19,7’si okul eğitiminde okuma alışkanlığı kazandırılmamasından, % 15,6’sı geçim şartlarının ağır oluşundan, % 10,3’ü de kitapların pahalı olmasından, % 23’ü ise diğer sebepler yüzünden kitap alamadıklarını ve okuyamadıklarını açıklamışlardır.
Ülkemiz genelinde ortalama olarak her yıl 23 milyon adetten fazla kitap basılmış olduğu halde, bu kitapların ya çok az kişi tarafından okunması veya kitapçıların raflarında ve mahzenlerinde tozlanmaya yahut da çürümeye terk edilmesi hepimizi derin derin, hem de çok ciddi şekilde düşünmeye sevketmelidir. Bundan 15-20, hatta 25-30 yıl öncelerinin oldukça yüksek olan okuyanlarımızın sayısı ne kadar yazıktır ki bugün için % 4,5’lara kadar düşmüştür.
Esasında her insan için kitap en iyi, en güzel ve en yararlı bir arkadaş gibidir. İnsanlar boş zamanlarını pis havalı kahvehane ve internet köşeleri ile ahlaka ve maneviyata en büyük darbe vuran TV kanallarında heder etme, günah kazanma yerine bir kitaptan dünyaya veya ahiret hayatına ait bilgiler öğrense her halde daha faydalı olur. İlk günler belki biraz zor gelebilir; ama insan kitap okumanın ve yeni yeni bilgiler kazanmanın hazzını ve zevkini kazandıktan, elde etmiş olduktan sonra, uyku aralarında dahi okuma merakı sarar o kişiyi.
Ben öyle insanlar, öyle kitap alma ve okuma merakı olan kimseler biliyorum ki; her ay aldığı maaşı, diğer zaruri ihtiyaçlarını görmeden önce bir-iki kitap alır, öbür ayın maaşına kadar almış olduğu kitapları okur. Zamanla insanlar, hem kendi çapında bilge bir kişiliğe, hem de okumuş olduğu kitaplardan oluşan hatırı sayılır bir kitaplığa sahip olmuşlardır. Yararlı kitap insan için çok önemli bir dosttur. Bu nevi dostların, yani faydalı kitapları temin etmenin ve onları sindire sindire okuyarak bilgi ve kültür hazinemizi geliştirmenin yollarına baş vurmalıyız. Ne mutlu kitap dostlarına, ne mutlu boş zamanlarını kitap okuyarak değerlendirebilen insanlara...
8 Temmuz 2008 Salı
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder