9 Temmuz 2008 Çarşamba

CESUR YÜREKLİ BARIŞIM//HAYATIN GÜNCESİ

İçimin karanlık tünellerine doğru çıktığım bu yolculukta, sık sık kafamı tosladığım benlik duvarlarıma bakıyorum. Bu duvarların oluşumu ve aşılamayacakmış hissi veren yükselişinin, oldukça uzun bir zamana yayıldığını anlıyorum. İnsan yaşarken fark edemiyor ne yazık ki, hayatı kolaylaştırmak adına kendine koyduğu sınırları. Bilse ki o sınırlar gün gelip aşılayamayacak duvarlar olarak karşısına çıkacak. Bilse ki toplumla mücadelesinde, kendini en çok zorlayanın yine kendisi olacağını. Bunca duvarı örerek kendini, kendi hapishanesinin içine hapseder miydi? Şimdi içime tuttuğum aynaya baktığımda; mücadele alanımın öncelik sınırlarını çizmem gerektiğini fark ediyorum. Bu aşamada durup dinleniyorum. İç sesimi dinliyorum. Zor bir tünele girmiştim ve çok dikkatli olmam gerektiğini biliyorum. Bir ışık yalayıp geçiyor gözlerimi belli belirsiz. İnsanın kendini keşfe çıkmasının, kendini sorgulamasının zor olduğu kadar güzel yanını da farkediyorum o anda. Zor ve tehlikeli olanı seçtiğimin bilincindeyim elbette. Ama bunu başarırsam, dışla yapacağım mücadelemin yüzde seksenini de kazanmış olarak yoluma devam edeceğim. Güzel ve anlamlı olan tarafı bu. Öncelikle kendimle, olumlu-olumsuz yönlerimi de kabullenerek bir ateşkes imzalamalıyım. Bu; yıllardır korkularımın etkisiyle, devekuşu misali başımı kuma gömerek yaptığım barışa hiç mi hiç benzemiyor. Tartışmasız cesur yürekli bir barış olmalı bunun adı. Başkalarını suçlamadan ya da bir takım savunma mekanizmalarına başvurmadan, yalın ve net. Korkak devekuşunun yıllar yılı yaptığı hataların üzerine kendisiyle birlikte ölü toprağı serpiyorum hiç mi hiç düşünmeden. Çırıl çıplak soyunduğum benliğimle baş başayım şuan. Ona; seni olduğun gibi seviyorum hem de riyasız, karşılıksız diyorum. Yapacağın tüm deliliklerde, atacağın tüm sıra dışı adımlarda seninle birlikte var olacağım güvencesiyle sonsuz desteğimi veriyorum. Bunu yapabilecek potansiyelimi analiz ediyorum bir süre. Yapabilirdim. İyi bir eğitim almıştım. Bir çok şeyi bizzat yaşayarak olmasa da; kitaplardan okuyup kendi mantığımın süzgecinden geçirerek güçlendirmiştim kişiliğimi. Yaşadığım birçok olumsuzluktan pes etmeyip tersine alabileceğim dersleri kazanç haneme yazmıştım bile çoktan. Bir o kadar da deneyimlerimden çok, deneyimsizliklerimden edindiğim tecrübelerim var. Bunlar benim irademin güçlenmesinde, bilinçaltı egomun zayıflamasında önemli rolü üstlenecek araçlar oluyor. Ve bana her birini aktifleyecek eylem planları hazırlamak kalıyor sadece. Bunun farkında olmak bilinci aynı zamanda; aynadaki varlığıma iki yüzlülük yapmadan en duru halimle haklı mücadele yolunu açıyor bana. Şimdi biliyorum ki kendi hapishanemden çıkabilmek için girdiğim karanlık tünelimde, ışığı çoktan yakalamış olmanın içten gülümsemesi egemen gözbebeklerimde. Bu gülümseme ile dışa bakıyorum penceremden. Onca fırtınadan sonra deniz ne kadar sakin, ne kadar dingin diyorum mavi sularına dalıp giderken. Gülümsüyorum, gökyüzü de tüm muhteşemliğiyle gülümsüyor, güneşi bana gönderiyor el sallıyorum göz kırparak tüm sevecenliğim ve şefkatimle. Ve ne kadar sıcak, sımsıcaksın, iyi ki varsın diyorum. Ufuk çizgisi artık o kadar uzak gelmiyor gözüme. Elimi uzatınca tutacakmışım gibi yakın hissediyorum ellerime. Kendimi öyle hafiflemiş buluyorum ki, onca ağırlığı taşıyan omuzlarımın dikleştiğini görüyorum. İçimdeki kadının dışa yansıyan şuhluğuyla, bulutların üzerinde yürümek hiç de zor değilmiş diyen anlamlı kıkırdamalarımı duyuyorum kulaklarımda. Mutlu olmak dedikleri böyle bir şey olsa gerek diyorum. İnsan kendini tanıdıkça nasıl mutlu olunacağını da öğreniyor zaman içinde. Martılar çığlık çığlığa ‘’Özgürlük’’ şarkıları söylüyor. Ve bir serçe takılıyor en heybetli olanının kanatlarına, rüya gibi bin bir renk tonuyla. Henüz ürkek gibi görünse de içinde güçlü ve özgür bir cesur yürek var kabına sığmayan. Fısıldıyor şarkısını şimdilik , en küçük sesiyle: ‘’Ey özgürlük, sen ne güzelsin’’ diye.

Işıl Aksoy

KAYNAK
http://www.edebiyatdefteri.com/index.asp?istek=tum_yazilar&k=detay&yazi_id=13078

Hiç yorum yok: